Kişiler Canları Acısa Da İşlevsel Olmayan Şemalarını Bırakmakta Neden Çok Zorlanıyorlar ?
Çünkü çocuklukta hayatta kalabilmek, yaşadığımız eve, kültüre, çevreye uyum sağlayabilmek için oluşan şemalarımızla uyumlu davranışlar sergilememizin bizi koruyan bir yanı vardı. Bir örnek üzerinden anlamaya çalışalım.
Mesela; diyelim ki ihtiyaçlarımızın düzenli
karşılanmadığı, sık sık cezalandırıldığımız, katı ve kontrolcü, hiçbir çıkışımızı kabul etmeyen ebeveyn
tutumlarına maruz kaldığımız bir evde büyüdük. Bu evde ihtiyaçlarımızı dile getirerek sürekli
cezalandırılmaya maruz kalmak , görülmediğimizi, duyulmadığımızı her seferinde
tekrar tekrar deneyimlemek hiç iyi bir fikir olmazdı. Sanki, bir savaşın
ortasında hiçbir önlem almadan
mermilerin önüne atlamak gibi olurdu.
O nedenle
bunlarla bir şekilde baş edebilmek için bir şeyler yapmak gerekirdi. Kendimizi
korumak için var olan birçok yoldan birini seçmemiz gerekiyordu. Yaşamımızı
devam ettirebilmek, uyum sağlayabilmek için bu seçim elzemdi. Bu yollar bazen
teslim olmak, bazen kaçınmak, bazen aşırı telafide bulunmak olabilirdi.
Diyelim ki o yollardan şemamıza uyumlu davranışlar
sergilediğimiz teslim olma yolunu seçtik ve savaşta bizi korumaları için
askerler yaratmaya başladık. Susmak, boyun eğmek, diğerlerinin ihtiyaçlarını
gözetmeyi seçmek, ihtiyaçlarımızı hiç dile getirmemek, hep sen bilirsin benim
için fark etmezci olmak askerlerimizin isimleriydi. Ve onlar bizi sürekli
eleştirilmekten, cezalandırılmaktan, reddedilmekten korudular.
Fakat sonra
büyüdük. Savaş ortamından çıktık. Farklı
insanlarla, farklı çevrelerde, farklı deneyimler de yaşamaya başladık. Ama
çocukluğumuzdaki askerlerimizi yanımızdan hiç ayırmadan yetişkin hayatımıza da
getirdik. Oysa, kaçırdığımız bir nokta vardı; artık savaş bitmişti.
Bizi duyan, gören, ihtiyaçlarımızı önemseyen, ihtiyaçlarımızı karşılamak için yardımcı olmak isteyen, reddedici olmayan, katı ve kuralcı eleştiriler yapmayan insanlar da vardı. Ama biz onları görmüyor, görsek de inanmıyorduk.
Sonra ne kadar şemalarımızdan
vazgeçmek istemesek de bazı şeyler bizi rahatsız etmeye başladı. Bu
rahatsızlıkları duygularımızda, bedensel belirtilerimizde, ilişkilerimizde, davranışlarımızda
yaşamaya başladık.
Bize iyi gelen askerler(şemalar) artık bize sorun
çıkarmaya başlıyordu. Yorulduğumuzu, bunaldığımızı, olumsuz duyguları çok sık
yaşadığımızı fark etmeye başladık. Artık savaşın bittiğini, bizi o gün koruyan
askerlerin(şemalarımız) bugün zarar verdiğini fark etmeye başlamıştık.
Bu farkındalıkla birlikte korktuk, askerlerimizi bırakmak istemedik. Savaşın bittiğine inansak bile tekrar savaş çıkacak durumlarda kendimizi başka türlü nasıl koruyacağımızı hiç bilmiyorduk. Çünkü yıllarca onlar bizi korumuştu, onlara alışmıştık ve onlar gittiğinde yerini ne ile dolduracağımızı hiç bilmiyorduk. Onlarla vedalaşmak korkutucu ve kaygı vericiydi.
Bu yüzden
şemalarımızdan ayrılmaktan zorlanıyorduk. Fakat daha sonra şemalarımız üzerinde çalıştıkça gördük ki
çocukluk şemalarımızın yerlerini, sağlıklı yetişkin yanımızın özellikleriyle
doldurabiliyoruz.
Yine cezalandırıldığımız, onaylanmadığımız,
ihtiyaçlarımızın karşılanmadığı durumlarla karşılaşabiliriz ama artık bize
duygusal anlamda zorluklar yaratan şemalarımızla değil, sağlıklı yetişkin
yanımızla cevap verebiliriz.
Yorumlar
Yorum Gönder